17 Ocak 2017 Salı

Octavian'ın Güce Yükselişi 3



 Octavian ve Antonius, Lepidus’u İtalya’da bırakarak, en iyi adamlarından oluşan 19 lejyonu yanlarına alarak Kuzey Yunanistan’a ayak basmıştı. Octavian ve Antonius’un ordusunda 33.000 süvari ile 100.000’in üzerinde lejyoner bulunuyordu. Düşmanları suikastçilerin elinde ise 17 lejyon vardı; sekizi Brütüs, dokuzu Cassius ve iki tanesi gemilerde görevliydi. Aynı zamanda Doğu’daki Roma’ya bağlı krallıklardan bir çok asker ordularını destekliyordu. Kurtarıcılar’ın ordusunda, 12.000 süvari ve 5.000 atlı okçu ile 100.000 civarında lejyoner bulunuyordu.

 Octavian ve Antonius, Saxa ile Norbanus’un komutasına 8 lejyon verdiler ve onları düşman ordusunu bulmakla görevlendirdiler. Saxa ve Norbanus, Philippi kentini geçerek, bir dağ geçidinde savunma pozisyonu aldılar. Burada hem kendi ordularının kalanını, hem de düşman ordusunu beklemeye karar verdiler. Brütüs ve Cassius ise, düşmanlarının bu amacını öğrenerek Batı’ya doğru yol aldılar. Dikkatlice yapılan hamlelerden sonra, Saxa ve Norbanus’u çıkmaza getirdiler. Kendilerinden daha büyük bir kuvvete sahip olan düşmanlarla bir muharebeyi riske atmak istemeyen Saxa ve Norbanus, geri çekilip Triumvirlerin ordusuna katılmaya karar verdiler.

 Artık Triumvirlerin yolda olduğunu bilen Kurtarıcılar, Philippi’nin Batısına doğru savunma pozisyonu almaya karar verdiler. Kuzeye doğru tepeler ve güneye doğru bataklıklarla çevrili bir alanda ordularını konuşlandırdılar. Brütüs’ün ordusu yolun kuzeyine, Cassius’un ordusu ise yolun güneyinde yer alıyordu. Askerlerini yerleştirdikten ve kamplarını kurduktan sonra; tahta bariyerler, duvarlar ve ordularını koruyacak diğer yapılar inşaa etmeye başladılar. Yapıların tamamlanması üzerine çok geçmeden Triumvirler’in ordusu, Kurtarıcılar’ın pozisyonuna ulaştı. Antonius ordusunu Cassius’un karşısına, Octavian ise ordusunu Brütüs’ün karşısına konuşlandırdı. Antonius, Octavian hastalığını yenmeden suikastçileri yenme isteğiyle, bir çok kez düşmanı savaşa zorlamaya çalıştı. Fakat suikastçiler oldukları yerde kalmaya kararlıydılar. Antonius bu şekilde, savaş başlamadan askerlerinin erzağının biteceğini anladı. Askerlerinin bir kısmını Cassius’un kanadındaki bataklıkta bir yol açması için görevlendirdi. Cassius bunu fark ettiği zaman, Antonius’un oradaki askerlerini ana ordudan ayırmak amacıyla, ordusunun bir kısmını güneyindeki bataklıklara gönderdi. Antonius’u durdurmaya yönelik bu küçük çaplı hareket, Cassius’un hiç istemediği bir sonuç verdi; bu sonuç üç Ekim’de gerçekleşen, Birinci Philippi Muharebesi’ydi.

 Antonius Cassius’un yaptığı hamleye karşılık vererek, askerlerine hücum emri verdi. Cassius’un gönderdiği ordu henüz bataklıktan dönmemişti, bu saldırı için iyi bir fırsattı. Cephenin diğer tarafındaki Brütüs’ün askerleri de, bu saldırıya karşılık verme gereği duydu. Brütüs’ün emrini beklemeden saldırıya karşılık vererek hücuma başladılar. Octavian’ın askerleri hazırlıksız yakalandılar, Brütüs’ün askerleri onları kamplarına kadar kovaladı. Çok geçmeden Brütüs ordusuyla birlikte Octavian’ın kampını da ele geçirdi. Octavian ise çadırında bulunamadı, büyük ihtimalle bir bataklığa kaçmıştı. Antonius ise Cassius’un savunmalarını kolayca yerle bir etti. Cassius’un bataklığa göndermediği askerlerini  ve kampını ele geçirdi. Sonradan, Cassius’un bataklıktaki askerleri kampa dönünce Antonius tarafından kolayca defedildiler. Brütüs’ün başarısını göremeyen ve onun da kaybettiğini düşünen Cassius intihar etti. Brütüs, Cassius’un cesedini bulduğunda yas tuttu ama askerlerin moralini düşürmemek için, bir cenaze düzenlemedi. Octavian ise, Brütüs’ün askerlerinin kampını yağmalamak için, duraksamalarından yararlanarak ordusunu toparlamayı başardı. Muharebenin sonunda Octavian 18.000 ve Cassius 9.000 adam kaybetmişti.

 Philippi Muharebesi ile aynı günde Kurtarıcı filosu, iki lejyon ve erzakla Triumvirlere yardıma giden Domitius Calvinus’u yenmeyi başardı. Bu Triumvirleri kritik bir duruma soktu. Brütüs deniz yoluyla gereken tüm malzemeleri elde edebilirken, Triumvirler ise Calvinus’un yenilgisinden dolayı erzak sıkıntısı çekiyordu. Triumvirler erzak toplamak için Achaia’ya adam gönderdiler. Erzak sıkıntısı çeken askerlerinin moralini yükseltmek için ise her birine 5000 denar sözü verdiler. Kurtarıcılar’ın tarafında ise en iyi komutanları Cassius, ölmüştü. Brütüs’ün Cassius’tan daha az askeri deneyimi vardı. Aynı zamanda onun yaptığı gibi, müttefiklerinin ve askerlerin saygısını kazanamıyordu. Bunu biraz telafi etmek için tüm askerlerine 1000 denar sözü verdi.

 Askerlerinin sadakatini bir süreliğine satın aldıktan sonra, Antonius ve Octavian’ın ilerlemesiyle ilgili bir şey yapma gereği duydu. İki ordu arasında kalmaktan korkarak, Via Egnatia’ya paralel olarak ordusunu konumlandırdı. Kampının etrafını daha fazla koruma altına aldı. Stratejisi; filoyu kullanarak düşmanlarını yeterince zayıflatmak, sonra saldırmaktı. Fakat askerlerinin ve subaylarının ona başka bir muharebe yapması için baskı uygulaması, ona bu seçeneği bırakmıyordu. Stratejisini sürdürmek isteseydi bile, işleyeceğine dair kanıtı yoktu; Calvinus’un filo tarafından yenildiği haberi ona ulaşmamıştı. Bu şekilde Brütüs, ilk muharebeden yirmi gün sonra, Antonius ve Octavian’a saldırdı ve İkinci Philippi Muharebesi’ni başlattı.

 İkinci muharebede pek fazla stratejik hamleler ve düşmanın açığını yakalama çabaları yoktu. Hatta pila, ok ve yay gibi menzilli silahlar bile bir kenara bırakılmıştı. İki disiplinli ve tecrübeli ordu arasında yakın dövüş, savaş alanına hakimdi. Askerler birbirine çok yakın kümecikler içinde dövüştüler, Romalı kanı her yerdeydi. Muharebenin sonunda Brütüs’ün saldırısı bozguna uğratılmıştı. Kurtarıcı ordusu kamplarına geri dönüp orada toparlanmaya çalıştı ama Octavian bunu tahmin etmişti ve onlardan önce oraya varmıştı. Kampın Octavian’ın eline geçmesiyle, Brütüs ordusunu yeniden toparlamak için bir şansı olmayacağını anladı. O ve pek çok subayı Triumvirlere esir düşmektense intihar etmeyi tercih ettiler ve böylece, Cumhuriyet’in yeniden kurulma ihtimali kayıplara karıştı.

 Kurtarıcıların yenilmesiyle Brütüs’ün tarafında olan pek çok asil, Antonius ile müttefik olmaya karar verdiler. Hiçbiri, acımasızlığıyla tanınan Octavian’la uğraşmak istemedi. Octavian’da Sezar’ı suikastçilerini destekleyenlerle anlaşmaya hevesli değildi. Yağmalama bittikten sonra, Kurtarıcıların ordusundan kalan 14.000 asker Triumvirlere katıldı. Fakat bazı askerler, orada kalıp bir Romalı kolonisi kurdular. Zaferlerinden sonra Triumvirler Roma’ya geri döndüler ve orada Lepidus ile buluştular. Orada, üç adam anlaşmalarını gözden geçirdiler. Yeni kazanılan topraklara bakarak Roma’yı bir kez daha kendileri aralarında böldüler. Octavian; İtalya, Sicilya, Sardinya, İspanya’yı yönetecekti. Antonius; doğu topraklarını yönetecekti ve aynı zamanda eski Galya valiliğini elinde tutmaya devam edecekti. Bu Octavian’a karşı alınan açık bir önlemdi; Antonius, Octavian’ın yakınlarında bir karargahı olmasını istiyordu. Lepidus ise Afrika’yı alacaktı. Bu anlaşmanın yenilenmesiyle, Octavian en kıdemsiz Triumvir olma ünvanını Lepidus ile değiştirdi. Anlaşmanın bir kez daha yenilenmesiyle; Octavian, Roma’daki sorunları ve Sextus Pompei’yi halletmeye, Antonius Parthia’ya karşı seferini düzenlemeye ve Lepidus Afrika’da hüküm sürmeye gitti. Triumvirler arasındaki bu anlaşma oldukça zayıftı; hepsinin bir diğerinin toprağında gözü vardı. Savaş, bir kez daha kaçınılmazdı.
 
-Mor: Octavian (Galya ilk başta Antonius’un kontrolünde) -Yeşil: Antonius-Sarı:Roma’ya bağlı krallıklar                        -Kahverengi: Lepidus  -Turuncu: Triumvirlerin ortak olarak yönettiği -Mavi: Sextus Pompey  -Pembe: Mısır                        -Koyu Pembe: Partiya


Kaynakça: http://www.unrv.com/empire/roman-history.php 
http://www.forumromanum.org/history/index.html
Susan Wise Bauer'in "Antik Dünya" kitabı