Octavian ve Antonius, Lepidus’u İtalya’da
bırakarak, en iyi adamlarından oluşan 19 lejyonu yanlarına alarak Kuzey
Yunanistan’a ayak basmıştı. Octavian ve Antonius’un ordusunda 33.000 süvari ile
100.000’in üzerinde lejyoner bulunuyordu. Düşmanları suikastçilerin elinde ise
17 lejyon vardı; sekizi Brütüs, dokuzu Cassius ve iki tanesi gemilerde
görevliydi. Aynı zamanda Doğu’daki Roma’ya bağlı krallıklardan bir çok asker
ordularını destekliyordu. Kurtarıcılar’ın ordusunda, 12.000 süvari ve 5.000
atlı okçu ile 100.000 civarında lejyoner bulunuyordu.
Octavian ve Antonius, Saxa ile Norbanus’un
komutasına 8 lejyon verdiler ve onları düşman ordusunu bulmakla
görevlendirdiler. Saxa ve Norbanus, Philippi kentini geçerek, bir dağ geçidinde
savunma pozisyonu aldılar. Burada hem kendi ordularının kalanını, hem de düşman
ordusunu beklemeye karar verdiler. Brütüs ve Cassius ise, düşmanlarının bu
amacını öğrenerek Batı’ya doğru yol aldılar. Dikkatlice yapılan hamlelerden
sonra, Saxa ve Norbanus’u çıkmaza getirdiler. Kendilerinden daha büyük bir
kuvvete sahip olan düşmanlarla bir muharebeyi riske atmak istemeyen Saxa ve
Norbanus, geri çekilip Triumvirlerin ordusuna katılmaya karar verdiler.
Artık Triumvirlerin yolda olduğunu bilen
Kurtarıcılar, Philippi’nin Batısına doğru savunma pozisyonu almaya karar
verdiler. Kuzeye doğru tepeler ve güneye doğru bataklıklarla çevrili bir alanda
ordularını konuşlandırdılar. Brütüs’ün ordusu yolun kuzeyine, Cassius’un ordusu
ise yolun güneyinde yer alıyordu. Askerlerini yerleştirdikten ve kamplarını
kurduktan sonra; tahta bariyerler, duvarlar ve ordularını koruyacak diğer
yapılar inşaa etmeye başladılar. Yapıların tamamlanması üzerine çok geçmeden
Triumvirler’in ordusu, Kurtarıcılar’ın pozisyonuna ulaştı. Antonius ordusunu
Cassius’un karşısına, Octavian ise ordusunu Brütüs’ün karşısına konuşlandırdı.
Antonius, Octavian hastalığını yenmeden suikastçileri yenme isteğiyle, bir çok
kez düşmanı savaşa zorlamaya çalıştı. Fakat suikastçiler oldukları yerde
kalmaya kararlıydılar. Antonius bu şekilde, savaş başlamadan askerlerinin
erzağının biteceğini anladı. Askerlerinin bir kısmını Cassius’un kanadındaki
bataklıkta bir yol açması için görevlendirdi. Cassius bunu fark ettiği zaman, Antonius’un
oradaki askerlerini ana ordudan ayırmak amacıyla, ordusunun bir kısmını
güneyindeki bataklıklara gönderdi. Antonius’u durdurmaya yönelik bu küçük çaplı
hareket, Cassius’un hiç istemediği bir sonuç verdi; bu sonuç üç Ekim’de
gerçekleşen, Birinci Philippi Muharebesi’ydi.
Antonius Cassius’un yaptığı hamleye karşılık
vererek, askerlerine hücum emri verdi. Cassius’un gönderdiği ordu henüz
bataklıktan dönmemişti, bu saldırı için iyi bir fırsattı. Cephenin diğer
tarafındaki Brütüs’ün askerleri de, bu saldırıya karşılık verme gereği duydu.
Brütüs’ün emrini beklemeden saldırıya karşılık vererek hücuma başladılar.
Octavian’ın askerleri hazırlıksız yakalandılar, Brütüs’ün askerleri onları
kamplarına kadar kovaladı. Çok geçmeden Brütüs ordusuyla birlikte Octavian’ın
kampını da ele geçirdi. Octavian ise çadırında bulunamadı, büyük ihtimalle bir
bataklığa kaçmıştı. Antonius ise Cassius’un savunmalarını kolayca yerle bir
etti. Cassius’un bataklığa göndermediği askerlerini ve kampını ele geçirdi. Sonradan, Cassius’un
bataklıktaki askerleri kampa dönünce Antonius tarafından kolayca defedildiler. Brütüs’ün
başarısını göremeyen ve onun da kaybettiğini düşünen Cassius intihar etti.
Brütüs, Cassius’un cesedini bulduğunda yas tuttu ama askerlerin moralini
düşürmemek için, bir cenaze düzenlemedi. Octavian ise, Brütüs’ün askerlerinin
kampını yağmalamak için, duraksamalarından yararlanarak ordusunu toparlamayı
başardı. Muharebenin sonunda Octavian 18.000 ve Cassius 9.000 adam kaybetmişti.
Philippi Muharebesi ile aynı günde Kurtarıcı filosu,
iki lejyon ve erzakla Triumvirlere yardıma giden Domitius Calvinus’u yenmeyi
başardı. Bu Triumvirleri kritik bir duruma soktu. Brütüs deniz yoluyla gereken
tüm malzemeleri elde edebilirken, Triumvirler ise Calvinus’un yenilgisinden
dolayı erzak sıkıntısı çekiyordu. Triumvirler erzak toplamak için Achaia’ya
adam gönderdiler. Erzak sıkıntısı çeken askerlerinin moralini yükseltmek için
ise her birine 5000 denar sözü verdiler. Kurtarıcılar’ın tarafında ise en iyi
komutanları Cassius, ölmüştü. Brütüs’ün Cassius’tan daha az askeri deneyimi
vardı. Aynı zamanda onun yaptığı gibi, müttefiklerinin ve askerlerin saygısını
kazanamıyordu. Bunu biraz telafi etmek için tüm askerlerine 1000 denar sözü
verdi.
Askerlerinin sadakatini bir süreliğine satın
aldıktan sonra, Antonius ve Octavian’ın ilerlemesiyle ilgili bir şey yapma
gereği duydu. İki ordu arasında kalmaktan korkarak, Via Egnatia’ya paralel
olarak ordusunu konumlandırdı. Kampının etrafını daha fazla koruma altına aldı.
Stratejisi; filoyu kullanarak düşmanlarını yeterince zayıflatmak, sonra
saldırmaktı. Fakat askerlerinin ve subaylarının ona başka bir muharebe yapması
için baskı uygulaması, ona bu seçeneği bırakmıyordu. Stratejisini sürdürmek
isteseydi bile, işleyeceğine dair kanıtı yoktu; Calvinus’un filo tarafından
yenildiği haberi ona ulaşmamıştı. Bu şekilde Brütüs, ilk muharebeden yirmi gün
sonra, Antonius ve Octavian’a saldırdı ve İkinci Philippi Muharebesi’ni
başlattı.
İkinci muharebede pek fazla stratejik hamleler
ve düşmanın açığını yakalama çabaları yoktu. Hatta pila, ok ve yay gibi
menzilli silahlar bile bir kenara bırakılmıştı. İki disiplinli ve tecrübeli
ordu arasında yakın dövüş, savaş alanına hakimdi. Askerler birbirine çok yakın
kümecikler içinde dövüştüler, Romalı kanı her yerdeydi. Muharebenin sonunda
Brütüs’ün saldırısı bozguna uğratılmıştı. Kurtarıcı ordusu kamplarına geri
dönüp orada toparlanmaya çalıştı ama Octavian bunu tahmin etmişti ve onlardan
önce oraya varmıştı. Kampın Octavian’ın eline geçmesiyle, Brütüs ordusunu
yeniden toparlamak için bir şansı olmayacağını anladı. O ve pek çok subayı
Triumvirlere esir düşmektense intihar etmeyi tercih ettiler ve böylece,
Cumhuriyet’in yeniden kurulma ihtimali kayıplara karıştı.
Kurtarıcıların yenilmesiyle Brütüs’ün
tarafında olan pek çok asil, Antonius ile müttefik olmaya karar verdiler.
Hiçbiri, acımasızlığıyla tanınan Octavian’la uğraşmak istemedi. Octavian’da
Sezar’ı suikastçilerini destekleyenlerle anlaşmaya hevesli değildi. Yağmalama
bittikten sonra, Kurtarıcıların ordusundan kalan 14.000 asker Triumvirlere
katıldı. Fakat bazı askerler, orada kalıp bir Romalı kolonisi kurdular.
Zaferlerinden sonra Triumvirler Roma’ya geri döndüler ve orada Lepidus ile
buluştular. Orada, üç adam anlaşmalarını gözden geçirdiler. Yeni kazanılan
topraklara bakarak Roma’yı bir kez daha kendileri aralarında böldüler.
Octavian; İtalya, Sicilya, Sardinya, İspanya’yı yönetecekti. Antonius; doğu
topraklarını yönetecekti ve aynı zamanda eski Galya valiliğini elinde tutmaya
devam edecekti. Bu Octavian’a karşı alınan açık bir önlemdi; Antonius,
Octavian’ın yakınlarında bir karargahı olmasını istiyordu. Lepidus ise
Afrika’yı alacaktı. Bu anlaşmanın yenilenmesiyle, Octavian en kıdemsiz Triumvir
olma ünvanını Lepidus ile değiştirdi. Anlaşmanın bir kez daha yenilenmesiyle; Octavian,
Roma’daki sorunları ve Sextus Pompei’yi halletmeye, Antonius Parthia’ya karşı
seferini düzenlemeye ve Lepidus Afrika’da hüküm sürmeye gitti. Triumvirler
arasındaki bu anlaşma oldukça zayıftı; hepsinin bir diğerinin toprağında gözü
vardı. Savaş, bir kez daha kaçınılmazdı.
-Mor: Octavian (Galya ilk başta Antonius’un kontrolünde) -Yeşil: Antonius-Sarı:Roma’ya bağlı krallıklar -Kahverengi: Lepidus -Turuncu: Triumvirlerin ortak olarak yönettiği -Mavi: Sextus Pompey -Pembe: Mısır -Koyu Pembe: Partiya
Kaynakça: http://www.unrv.com/empire/roman-history.php
http://www.forumromanum.org/history/index.html
Susan Wise Bauer'in "Antik Dünya" kitabı