6 Ağustos 2016 Cumartesi

Octavian'ın Güce Yükselişi 2

 Sezar’ın suikastı ve Antonius’un Roma’daki gücü eline alması sıralarında Octavian 19 yaşındaydı. Günümüz Arnavutluk sınırlarındaki Apollonia’da, Partiya’ya karşı yapılacak bir sonraki sefere katılmak için Sezarı bekliyordu. Fakat Sezar’ın yerine vasiyeti ve ölümünün haberi geldi. Arkadaşları ve ailesi kendi payına düşen mirası almamasını öğüt ettiler. Öldürülmüş diktatörler ve veliahtları genelde aynı kaderi paylaşırdı. Octavian ise mirası ve hanedan adı olan “Sezar”ı seve seve kabul etti. Bu andan itibaren kendini hep Sezar olarak tanıttı. Tarihçiler onu diğer Sezarla karıştırmamak için Octavian derler.

 Mirasını elde etmek için Roma’ya giderken Brundisium’da durdu ve Sezar’ın oradaki askerlerini kendi tarafına çekti. Bu şekilde Roma’ya yaklaştıkça askerlerden ve halktan daha fazla destek topladı. Roma’nın gayri resmi yöneticisi olan Antonius ilk başta onu göz ardı etti. Octavian Nisan’ın sonlarına doğru Roma’ya ulaştığında Antonius, mirası almasını engellemeye çalıştı. Fakat Octavian halkın desteğini toplamıştı. Savaş kaçınılmazdı.

 Octavian taraftar toplamakla meşgulken Antonius kendi gücünü arttırmaya çalışıyor ve Sezar’ın katilleriyle uğraşıyordu. Kilit pozisyondaki adamlarını kullanarak kendini Galya’dan Makedonya’ya kadar olan toprakların valisi yapmıştı. Senato Galya’nın şu anki valisi ve Kurtarıcıların lideri Decimus Brütüs’ü destekliyordu ama Antonius’u devirecek konumda değildiler. Yıl MÖ 44’te Brütüs’ün hüküm süresinin bitmesini beklemektense lejyonlarıyla birlikte Galya’ya gitti. Amacı askeri güçle kendi kontrolünü arttırmaktı.

 Bu sıralarda Octavian Roma’daki güçler tarafından dikkate alınmayacağını anladı. Sezar’ın Italya’nın güneyindeki askerleri ile görüşmeye gitti ve yaklaşık 10.000 kişilik bir ordu topladı. Antonius daha da güçlenen bu yeni tehdidi ortadan kaldırmak için Roma’ya yola çıktı. Fakat yolda beş lejyonun ikisi Octavian’ın ordusuna katılmak için ayrıldılar. Çok daha güçsüz bir konumda olan Antonius Galya’ya geri döndü. Orada Brütüs’ü yenip ordusunu yeniden kurabileceğine inanıyordu. Senato Octavian’ı Antonius’u yenmekte kullanılacak bir araç olarak gördü. Ona ordusunu yönetmek için resmi yetki verdi.

 MÖ 43 ylının Nisan ayında Octavian ve onunla birlikte iki konsül Pansa ve Hirtius, Antonius’u yenmek için kuzeye yol aldılar. Bu üç adamın hepsi Antonius’u yenmek istiyordu, bunun dışında hiçbir ortak çıkarları yoktu. Üç general ordularını Antonius’un Brütüs’ü kuşatmasına yakın olan Mutina’da birleştirmek için yola çıktılar. Antonius kuşatmayı kardeşine bırakarak, ilk önce bu orduları halletmeye karar verdi. Antonius orduların henüz birleşmediğini fark etti. Ordulara teker teker saldırarak zaferini garantilemeyi hedefledi.

 Forum Gallorum Muharebesi olarak bilinen çatışmada Antonius Pansa’nın ordusuna saldırdı. Pansa’nın daha hiç savaş görmemiş dört lejyonu vardı. Antonius’un tecrübeli askerleri onları kolay bir şekilde yendiler. Antonius Pansa’nın ordusunun peşinden gitme emrini verdi ama bu büyük bir hataydı. Çünkü Hirtius muharebenin haberini almış ve Pansa’ya yardım etmek için hemen yola koyulmuştu. Hirtius’un dinç askerleri, Antonius’un savaştan yorgun düşen birliklerini bozguna uğrattı. Pansa’nın ordusu kurtarılmıştı, fakat kendisi ağır yaralar almıştı. Forum Gallorum Muharebesi iki taraf için de kesin bir zafer değildi. İki taraf da ağır kayıplar vermişti. Bu savaşı kazanan tarafı belirlemek için bir çatışmaya daha gerek vardı.


Octavian ve Hirtius’un orduları, planlandığı gibi, Mutina’da bir araya geldiler. Burada iki general, Forum Gallorum’dan altı gün sonra, Antonius’un kampına saldırdılar. Şiddet ve kanla geçen günlerden sonra Antonius’un orduları bozguna uğramış, kendisi ise Alplerin gerisine, Galya’nın güney kıyılarına, kaçmıştı. Hirtius taarruz sırasında hayatını kaybetmişti. Octavian ölü konsülün lejyonlarını çabucak kendi birliklerine kattı. Senato bu lejyonların Decimus Brütüs’e devredilmesini talep etti. Ancak Octavian askerlerinin Sezar’ın suikastçilerinden birine itaat etmeyecekleri gerekçesiyle bunu reddetti. Gün geçtikçe askerleri Brütüs’ü terk edip, Octavian’a katılıyordu. Bu muharebenin sona ermesiyle birlikte Octavian artık Roma’ya değil de, kendisine sadık olan sekiz lejyonluk bir ordunun generali oldu. Forum Gallorum ve Mutina Muharebeleri sayesinde Octavian, Antonius ile eşit konuma yükseldi ve Senato’nun aracı olmaktan çıktı.

 Antonius kaçtıktan sonra, Lepidus ile güçlerini birleştirdi. Senato ise Octavian hiçbir şekilde Antonius’u yenmemiş gibi tüm övgüyü Brütüs’e yaptı. Bunun üstüne Octavian’ın gazileri için yerleşilebilecek toprak isteği de göz ardı edildi. Yılın geri kalanı boyunca, Cicero ile kendisinin vekil konsül olarak görev yapması önerisi de dikkate alınmadı. Cicero Octavian’ı hafife alıyordu, onun hala kullanılacak biri olduğunu düşünüyordu. Kurtarıcılar ise duruma çok daha gerçekçi bakıyorlardı. Halk arasında Sezar’ınkine yakın bir popülerliği olan bu gençten korkuyorlardı.

 Antonius, Cicero’nun bu hatasını kullanmak amacıyla Octavian’ı teşvik etti. Cicero’nun onu ciddiye almadığını, kullanılıp kenara atılacak bir araç olduğuna dair mektuplar yazdı. Octavian zaten sinirliydi. Antonius’un teşviki, onun için, bardağı taşıracak son damla olmuştu. Octavian,  Brütüs ile müttefikleri ve Antonius ile Lepidus’u baş başa bırakarak, Roma’ya yola çıktı. Roma’ya ulaştığında senatorlerin ona karşı çıkacak güçleri yoktu. Maalesef yaptıkları hatayı çok geç anladılar.

 Senatörler Octavian’ın isteklerini yerine getirmeyi kabul ettiler. Çok geçmeden Afrika’dan Roma’yı savunmak için lejyonlar geldi. Bu lejyonlara güvenerek Octavian’a karşı çıktılar. Afrika lejyonları ise bir muharebe bile dövüşmeden Sezar’ın veliahtının tarafına geçtiler. Octavian bu ihanetin üzerine taleplerini ağırlaştırdı. Devlet hazinesine el koyarak askerlerine ödeme yaptı, kuzeni Pedius ile birlikte konsül olarak atandı. En sonunda Sezar’ın resmi veliahtı ilan edildi ve mirasın kendi payını ele geçirdi. Gazilerine verimli toprakların verilmesini sağladı. Ama hepsinden önemlisi Sezar’ın suikastçileri ile ilgili alınan kararları kökten değiştirdi. Bir gün içerisinde yakalayabildiği tüm suikastçileri tutukladı ve idam etti. Bu şekilde Octavian sadece askeri güç kullanarak Cumhuriyet’in çökmesine zemin hazırlamış oldu.

 Octavian Roma’da işini bitirdikten sonra Antonius ile arasındaki anlaşmazlığı çözmek için Galya’ya geri döndü. Antonius ve Lepidus’un birleşmiş kuvvetleri ile direk yüzleşmeyi riske atmak istemiyordu. Sezar’ın stratejik dehasına sahip olsaydı, onlarla yüzleşirdi ama o kendi sınırlarının farkındaydı. Bu yüzden en mantıklı hareketin, Antonius ve Lepidus ile bir anlaşma yapmak olduğu kararına vardı. Decimus Brütüs, Octavian’ın Galya’ya geldiği haberini aldığı zaman, üç düşman arasında sıkışacağını anladı. Diğer Kurtarıcıların yönettiği doğu bölgelere kaçmaya çalıştı. Ama şansı yaver gitmedi; yolda Antonius’a sadık Galyalı bir şef tarafından öldürüldü.

 Octavian ordusunu Kuzey’e götürdü ve orada; Bononia yakınlarında Antonius ve Lepidus ile barış konuşmaya başladı. Roma’nın en güçlü üç adamı, günler boyu antlaşmayı en ince detaylarına kadar tartıştılar. En sonunda İkinci Triumvirlik hepsi tarafından kabul edildi. Bu antlaşmada onlardan önce Sezar ve müttefiklerinin yaptığı gibi, Roma’nın Batı kısımlarını kendi aralarında üçe böldüler. İtalya üçü tarafından ortak yönetilmek şartıyla; Antonius Galyayı, Lepidus İspanyayı, Octavian ise grubun en kıdemsizi olarak Afrika, Sardinya ve Sicilya’yı aldı. Bu bölgeler önemsiz değildi, fakat Sezar’ın düşmanı olan Büyük Pompei’nin oğlu Sextus Pompei, güçlü filosu sayesinde adalar üzerine hâkimiyet kurmuştu. Bu da işleri onun için zorlaştırıyordu.

 Üç adam, İkinci Triumvirlik antlaşmasının şartlarında kesin olarak anlaştıkları zaman bunu resmi olarak yazdırdılar. Cumhuriyet artık resmi olarak yok olmuş sayılırdı. Bu antlaşma bir diktatörlük koalisyonu ile aynı şeydi. Çünkü bu anlaşma onlara, senato veya kurallar tarafından sınırlandırılmadan istediklerini yapma gücünü veriyordu. Bu antlaşmadan sonra Triumvirler, hem ekonomik hem de politik güçlerini arttırmak için suikastlara ve sürgünlere başladılar. 130 ila 300 arası senatör sürgün edildi ve toprakları devlet malı yapıldı. 2000’den fazla Equite’nin (Düşük rütbeli Roma asilleri) toprağına el konuldu. Bu asillerin arasında Triumvirlerin aileleri de vardı; Lepidus’un kardeşi, Antonius’un kuzeni ve Octavian’ın uzak akrabası Lucius Sezar’da bu listedeydi.

 Belki de tüm bu zalimliklerin arasında en önemlisi Cicero’nun öldürülmesiydi. Antonius kendini pek çok kez aşağılayan ve yoluna çıkan bu adamdan intikam almak istiyordu. Octavian, onun, amaçlarının önünde duran bir engel olduğunu biliyordu. Lepidus’un ise pek umurunda değildi. Cicero Antonius’un adamları tarafından öldürüldü ve kellesi kesilip bir hediye olarak ona gönderildi. Vücudu parçalara ayrılarak Roma Forumu’nda sergilendi. Ve söylentilere göre Antonius’un karısı, Fulvia, kocasını aşağılayan bu adamın kesilmiş kafasını eline aldı. Sonra da canı sıkılana kadar Cicero’nun dilini bir iğne sapladı. Roma’nın gördüğü en parlak düşünürlerden biri işte bu şekilde hayatını yitirdi.

 Bu vahşi sürgünler ve suikastlar Triumvirlerin umduğu kadar ekonomik güç sağlamadı. Gene de, Doğu’daki Kurtarıcıları bozguna uğratmaya yetecek kadar altın, devlet hazinesine girmişti. Brütüs ve Cassius, Sezar’ın ölümünden beri Roma’nın Doğu topraklarını yağmalıyor ve ganimetleri, sadakatlerini kazanmak için, askerlere veriyorlardı. Octavian ve Antonius’un orduları Dyrrhachium’un(Günümüz Arnavutluk toprakları) yakınlarında bir araya geldiler ve orada Sezar’ın suikastçılarını yenmek için planlar kurmaya başladılar.

 Bir sonraki yazıda Kurtarıcılar ve Triumvirler arasında gerçekleşen ve Roma Cumhuriyeti'nin kaderini belirleyen Filippi Muharebesi'ni anlatacağım.


İkinci Triumvirlik anlaşmasına göre toprak paylaşımı 
(Mor Octavian, Yeşil: Antonius, Kahverengi: Lepidus, Kırmızı: Kurtarıcılar, Mavi: Sextus Pompei)

Kaynakça: http://www.unrv.com/empire/roman-history.php 
http://www.forumromanum.org/history/index.html
Susan Wise Bauer'in "Antik Dünya" kitabı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder